Dün gece, görüntülü telefon görüşmemizde, Ege ve Ekin, "babanne, bu kitabın devamı yok muuu?" diye heyecanla gözlerimin içine baktıklarında, hangi kitabı sorduklarını çok merak ettim.
Pandemi sebebiyle, sekiz aydır çocuklarla bir araya gelemedik. Çok şükür ki, inter çağındayız. En azından görüntülü görüşebiliyoruz. Geçen hafta çocuklara kargoyla epeyce kitap göndermiştim. Sordukları, gönderdiğim kitaplardan biriydi. Adı Bilmece Krallığı'ydı. Kitabın yazarı Ebru Tulum'du. Tanımıyordum.
Hikayede, Kerem ve Aslı'nın gizemli bir haritayı takip ederek Bilmece Krallığı'na gitmeleri, maceralarına devam etmek için denk geldikleri bilmeceleri çözmeleri, okurların da kitap kahramanlarına yardım etmeleri gerekiyordu. Ege ve Ekin, hem bilmeceleri hem gizemli haritalarla oyunlar oynamayı çok severler. Bizimkilerin Bilmece Krallığı'nı beğeneceğini düşünmüştüm.
Ege ve Ekin'in telefonda, ısrarla kitabın ikincisini istemeleri nasıl hoşuma gitti anlatamam. Düşünsenize, Amsterdam'da doğup büyüyen iki kardeş, aziz türkçemizin lezzetine varmışlar, kitaptaki maceranın içine dalmışlar, heyecanlanmışlar, ne olacak acaba diye meraklanmışlar. Şahane değil mi? Bu bence, oyuncu, gizemli, marifetli bir kitabın en güzel göstergesidir.
Kitabın yazarı Ebru Tulum'a sadece Türk çocuk edebiyatına leziz kitap kazandırdığı için değil, torunlarına babannelerini aratacak kadar merak uyandırmayı maharetle becerdiği için minnettarım.
Durur muyum? Hemen Bilmece Krallığı'nın ikincisini ısmarladım. Gelir gelmez Amsterdam'a, canım Ege ve Ekin'e postalayacağım:)
