Bebeler bizim evde üç hafta yaz tatili yapıp evlerinde döndüler. Hüzünlüydüm. Çalışma masamın üzerindeki kağıtları toparlayarak oyalanmaya niyetlenmiştim ki, gözüm müsvettelerin arasına karışmış bir nota takıldı.
İlk başta sıradan bir kağıt gibi görünmüştü. Dikkatle baktığımda torunum Ege'nin minik ama sevgi dolu mesajı olduğunu fark ettim.
"Seni seviyorum Babanne" yazıyordu. Altına, "Egeden" diye başlamış, sonra "den" kısmını silip yalnızca "Ege"yi bırakmıştı.
O an kalbimde bir sıcaklık hissettim. Dışarıdan belki küçük bir not gibi görünse de bu minicik kağıt aslında bir hazineydi benim için.
Ege'nin küçük kalbinden çıkıp, bana ulaşan devasa sevgi ile doluydu.
Babanne olarak, torunmlarımın hayatında böyle izler bırakabilmiş olmak, onların sevgisini bu kadar saf ve doğrudan hissedebilmek, bana yaşamın en büyük mutluluğu gibi geliyor. O notu aldığım an, Ege'nin yüzünü, sevgi dolu bakışlarını, kalbimde biriktirmek için "babanne... babanne... " deyişini hatırladım.
Büyüdükçe değişebilirler, hayatları bambaşka coğrafyada sürüyor olabilir, ama şu an sahip olduğumuz bu saf sevgi her zaman kalbimizde yer bulacak. Eminim.
Bazan büyük hazineler küçük bir notun arkasında gizlidir.
Durun şuraya bir Atilla Atalay cümlesi ekleyeyim:
"Öyle ki, olur da ölürkene gözümün önünden bir film şeridi geçerse,, filmin "mesut dakikalar ve haz veren lahzalar " bölümünde bu not da bulunsun isterim"
Aldım bu notu kalbimin "en güzel hatıralarım" bölüme usulca yerleştirdim.
Teşekkür ederim Egecim. Ben de seni çok seviyorum.